İş dünyası artık işyerinin belirli sabit bir mekan olmadığı, çalışan profilinin çok hızlı değiştiği ve insan kaynaklarının “izole edilmiş” yan fonksiyon olmaktan çıktığı yeni bir çağda faaliyet gösteriyor. Bir zamanlar her şeyin doğal düzeni olduğu varsayılan sınırlar ortadan kalkıyor ve geleneksel çalışma modelleri yerini sınırsız bir ortama bırakıyor.
İnsan Kaynakları trendlerini her yıl düzenli olarak inceleyen Deloitte’un 2024 Küresel İnsan Kaynakları Trendleri Araştırması da hızla gelişen teknoloji ve öngörülemeyen küresel olayların yarattığı belirsizlik ortamında çalışanlarda giderek artan gelecek ve refah kaygısı karşısında kurumların atması gereken adımlara ışık tutuyor.
İnsan faktörüne odak daha da artmalı
95 ülkeden 14 bin katılımcıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre kurumlar geleceği şekillendirebilecek değişimleri önceden öngörerek olumlu sonuçlar elde edebilmek için öncelikle insan faktörüne daha çok odaklanmalı. Sürdürülebilir büyüme yakalamak isteyen kurumlar için insan kaynağının sürdürülebilirliği en kritik gereklilik haline geldi. Peki kurumlar bunun için nasıl bir yol izlemeli? Deloitte 2024 Küresel İnsan Kaynakları Trendleri Araştırması’na göre insan kaynakları yöneticileri;
-Çalışan performansını ölçen metriklere odaklanmalı,
-Çalışan bağlılığını artıracak yöntemleri çeşitlendirmeli,
-Üst yönetimin hedefleri ile çalışanların bakış açısını paralel hale getirecek yöntemler üzerinde çalışmalı,
-Çalışan bağlılığının önemini yönetim kurulu seviyesinde gündemde tutmalı
-Çalışan bağlılığını artırmak adına yapılan tüm çalışmalara yöneticiler dahil tüm paydaşları dahil etmeli.
Üretkenlik paranoyası artıyor
Çalışan performansının öneminin giderek arttığı günümüzde geleneksel üretkenlik ölçütlerinin yeterli olmadığını belirten Deloitte Türkiye İnsan Yönetimi Hizmetleri Lideri İlksen Keleş, “Hibrit sistemlerde çalışma saatlerinin artmasına rağmen, uzaktan çalışanların üretken olmadığına dair endişelerin de yükseldiğini görüyoruz. Araştırmaya katılan liderlerin yüzde 85’i hibrit çalışmaya geçişin çalışanların üretken olduğuna dair güvensizliği artırdığını söylüyor.
Bu noktada da yeni veri kaynakları ve yapay zeka öne çıkıyor. Zira yeni veri kaynakları ve yapay zeka şirketlerin geleneksel ölçütlerin yanı sıra, yeni ölçütleri takip etmelerine yardımcı olabilir” diyor. İnsan kaynakları yöneticilerinin üretkenliğin de ötesine geçmek adına yeni aksiyonlar alması gerektiğini vurgulayan Keleş sözlerine şöyle devam ediyor: “Araştır mamızda da vurguladığımız gibi insan kaynakları yöneticileri üretkenlik ölçütlerini çalışanlarla birlikte oluşturmalı.
En önemlisi de sadece ölçebildiklerini değil, ölçülmesi gerekenler için de çözüm düşünmeli. Yeni teknolojilerin kullanımına yönelik plan yapmalı ve yeni veri kaynakları ile yapay zeka uygulamalarına yönelmeli. Diğer yandan şeffaflık da önemli bir başlık. Araştırmamıza katılan liderlerin yüzde 86’sı şirket ne kadar şeffaf olursa, çalışan güveninin o kadar fazla olduğunu söylüyor.
Dolayısı ile bu noktada İnsan Kaynakları yöneticilerinin ilk yapması gereken şey kişisel veri gizliliğini şeffaf ve görünür hale getirmek olmalı. Yani; çalışanlardan kişisel verilerine erişim izni istemeli ve bu verilerinin nasıl kullanılacağı net anlatılmalı. Zira bu durum, o çalışanın gelişimine yardımcı olmak için koçuna ya da bir başka çalışma arkadaşına bilgi aktarılmasının önünü açacaktır. Diğer yandan grup olarak incelenmediği veya anonimleştirilmediği sürece, çalışanların kişisel verileri kesinlikle kullanılmamalı.”
Hayal gücü iş süreçlerine katılmalı
Yapay zeka ve teknolojinin hayal gücünün önemini ortaya çıkardığını da vurgulayan Keleş, “Araştırmamıza katılan çalışanların yüzde 76’sı şirketlerinin, işlerinin geleceğini hayal etmelerine yardımcı olmasının önemli olduğunu söylüyor. Oysa araştırmaya katılan şirketlerin sadece yüzde 43’ü çalışanların işlerinin geleceğini hayal etmelerine yardımcı oluyor. Dolayısı ile şirketler için merak ve empati gibi insani becerileri dikkate almak ve ölçeklendirmek oldukça önemli” diyor.
İnsan kaynakları yöneticilerinin hayal gücünü iş süreçlerine dahil etmek için harekete geçmesi gerektiğini belirten Keleş, araştırmaya dayanarak şu önerileri sıralıyor: “Çalışanların hayal gücünü kullanmalarını sağlayın. Çalışanlar, ekipler ve yöneticiler nezdinde insan becerisinin önemini ve farkındalığını artırın. Çalışanların birlikte yeni şeyler keşfedeceği ve bunu deneyimleyebileceği ortam sağlayın.”